Bir Pazartesi hezimetinde, eksilmeyen uykusuzluğun boy gösterdiği kin ile bir güne daha başlamak…
Peki ‘çalışmak ne için’ diye sorgulamalardaki mutluluğa aç ruhun, öfke kustuğu işlerde çalışması neden?
Yeni haftanın başına ne kadar da uydu bu ruh hali. Sistemin bize dayattığı bir gerçek var ki alaylılar mekteplilerin önüne geçmiş durumda. Okullarda öğretilen teorilerin pratiklerle çarpışmasına şahit oluyoruz mesleğimizi icraya kalkıştığımızda. Biz teoriyi reddetmeyi öğrenirken alaylı çoktan pratikte yol katetmiş meş’aleyi taşıyor oluyor. Bir şekilde A aracı B aracına yetişiyor. Sektörel piyasada herkes ‘yeri dolar’ eleman olmaya başlıyor. Sen ’emekle’ doldurduğun CV’ye değer bir maaş istediğindeyse cüz-i miktara halledeni var deyip kapı gösteriliyor.
‘Çin modeli’ işçi çalıştırmak, yavaş yavaş sistemimize işliyor; ‘Az para, çok iş’. Ne okuduğumuz okulun ne deneyimlerimizin manası kalıyor. İnsan tüketimi büyük bir sirkülasyonla devam ediyor. ‘Oku da adam ol baban gibi, eşek olma’ sözü, yerini ”Oku da diğerleri gibi, geç adam ol!” sözüne teslim edeceğe benziyor… Diploman sadece bir kağıt parçası, deneyim senin ön adın, fazlan ise işsizliğin olmaya başladığı şu süreçte iş bulmak zor değil, ederini bulmak zor
Ve biz ki sevdiğimiz işlere kavuşmayı bekler dururuz, kariyer namına ilerleyen yaşlarımızın yitip gidişini seyrederken…
Not: Uzunca zamanın ardına işlevsizce edindiğim bu siteyi aktifleştirme çabamdaki ilk -isyankar- yazımla başlamış bulunmaktayım. Paylaşmaya devam etmek dileğiyle. Keyifli günler.