Çocukluğumuzdan bu yana ebeveynlerin öncülüğünde tekrarlara tabi bir hata süregelmiştir;
Çocuk yaşımızda omzumuza yüklenmeye çalışılan sorumluluklar ‘büyüyünce iş görsün’ mantığında ve de ısrarında aşılanır. İlkokul çağındaki bir erkek çocuğu bile ‘ilerde lazım olur’, ‘iş yapmayı öğrensin’, ‘sorumluluk bilinci gelişsin’diyerek elektrikli süpürgeyle ev temizliğine ortak ettirilir. Ne de olsa ebeveynlerin sahip olduğu sorumluluklara ortak olmaktır büyümek. Çocuk yaşında anne-baba olmalı, abla-abi, kardeş olmalı ve bir yandansa öğrenci olup yaşının getirilerini yerine getirmeli-dir.
*Fakat kelimeler albayım, bazı anlamlara gelmiyorlar…
Çocuk. Çocuk yaşta. Çocuk yaşında. Oyun çağında. Omzuna bindirilen yükler. Küçük yaşta büyük adam edinmek isteyen ebeveynler. Evcilik oynarken bile büyüklere özenilen karakter seçimlerini olağan kılmalar, çocuk zekasını yitirtmeler. Acaba yaşlarını çalarken çocuklarımızı evliliğe mi hazırlıyoruz? Hayata hazırlıyorsa neden olmasın di mi(?)
Her yaşın tadı başka, her yaşın getirileri kendinedir. Keşke… İlkokul çağındaki bir çocuğa babanın sorumlulukları atfedilmese. Keşke, lisedeki bir kız çocuğu arkadaşlarıyla sinemaya gitmek yerine evde kardeşine bakarak ‘anne’ olmayı öğrenmese. Evet! Farkındayım. Bunlar hayatın getirileri. Ya siz farkında mısınız, 20’li yaşları geçen ‘genç’ bireylerin %80’i ”yaşlandım artık, çok hızlı yaşadım, hayata doydum, çok şey gördüm, yoruldum, hayattan emekli oldum…” türevlerinde erken olgunlaşmış çocuk-genç-olgun-yaşlı yaşamlara tutsaklar. Ve işte kaçınılmaz son! 50’li yaşlara erişen bir adam/kadın, ”gençliğimi yaşayamadım; keşke…” pişmanlığında geçmişine takılı ömür tüketimine geçiş yapar, yapacaktır.
Ben gencim; 20’li yaşları 30’lu yaşlara bağlamak üzere ağır, bir o kadar da hızlı adımlarla dolduruyorum basamakları. Hata yapmaya, risk almaya, canımı yakmaya, mutlu olmaya, öğrenmeye, gezmeye, deneyimlemeye, sorumlulukları taşımaya, hayat enerjimi yönlendirmeye en açık yaşımdayım. Hücrelerim baştan ayağı açık, duyguları en dipten nirvanaya yoğun bir şekilde hissetmeye. Zamanın bize sunduğu imkanlara değil, yaşımın bana verebileceği güce bakarak yönlendiriyorum hayatımı. Yaşlandığımı düşündüğüm yaşları geride bıraktım. Hayat artık ‘yaşlanmadan önce ne yapmalı’ planlarında ilerliyor. Yaşadığımız ülke ve şartlar dahilinde, ‘henüz memur olmaya niyetim yok anne’.
Sahi, olgunlaşmak hangi yaşın adamı olmaya çalışmaktı? Yaşınıza hakkını vermeniz dileğiyle…